Life is...



Çoğu zaman insanlıktan uzaklaşıp bir robota döndüğümü düşünüyorum. Her şey elimin altında. Ulaşamayacağım şey yok. Duygusuz bir insan oluyorum çalışma saatlerinde. Dışarıda yağmur yağdığını ya da güneş açtığını ofisten çıktığımda öğreniyorum. Kişisel hiçbir şeyin önemi olmuyor. Akşam arkadaşlarla bir yere gitsek bile aynı dert. Ya piyasalar, ya futbol ya da kadınlar. Kutsal üçgen. Hayatı dura dura yaşamayalım derken şimdi de yetişemez oluyoruz hızına.

Bilgisayardan, telefondan, televizyondan nefret eder hâle geldim artık. Ama bu nefret sayesinde işimi iyi yaptığımı zannediyorum. Ters orantı ben de her zaman iyi çalışmıştır.

Hayatım boyunca hep arkeolog olmayı istedim. Orayı burayı kazıyım diye. Şimdi ise hayat bizi kazıyor klavye tuşlarından jilet ile.

Hiç yorum yok: