The

Lord, we have not spoken as long or as often as we should. I've often been about other business. If I wanted forgiveness, I should ask for it, but for all that I have done, and for all that I am yet to do, there can be no forgiveness. And yet I think I'm. I'm not an evil man. No, evil men pray loud and seek penance and think themselves closer to heaven than I am. I shall not see it's gates, Lord, nor hear your sweet words of salvation. I have seen eternity, I swear, but it was in a dream and in the morning all was gone. I know myself for what I am, and I throw my poor soul upon your forgiveness... in the full knowledge that I deserve none at your loving hands.

(Tanrım, olması gerektiği kadar sıklıkta ve uzunlukta görüşmüyoruz. Eğer affedilmek isteseydim, bunun için yalvarırdım, ama yapmış olduğum şeyler için af yok. Ben kötü biri değilim, kötü biri bağırarak dualar edip, kefaret aramaz, benim kadar cennete yakın olamaz. Ne kurtuluş için güzel sözlerini duyabiliyorum, ne de cennetin kapılarını görebiliyorum. Sonsuzluğu, ebediyeti gördüm, yemin ederim, rüyamdaydı ve sabah uyandığımda hepsi gitmişti. Zavallı ruhumu senin affediciliğine bırakıyorum, sevgi dolu ellerini haketmediğimin tüm farkındalığıyla.)

Gidilenden kalana

Eğer gidilecekse,

geri kalan her şey...

BAHANE dir...

BANA NE dir.

BANA nedir?

sorar geride kalan. BANA nedir kalan?

Bir şey kalmışsa arkada...

Herkes ona yalan gözüyle bakar.

Giden de

Kalan da birdir...

Eğer gidilecekse,

Geri kalan her şey,

Geride kalan her şey'dir...

Kim isterse gitmeyi bir yerden,

Uzar gölgesi diğerinde.

Kimisi kader der geçer gider,

Bazısı masal der okur,

Diğeri bakar öylece sadece...

Eğer gidilecekse,

Önce yağmur yağmalı ki,

Temizlensin giden,

Islansın kalan...

Kim gidiyorsa gidilenden uzağa,

Ne götürüyorsa yanında,

Hepsine yalan diye bakar durur...

Her gidişe baktıkça,

Her geliş güzelleşir.

Eğer gidilecekse,

Geriye kalan her şey,

Kalana aittir.

Life is...

Öyle bir yerde duruyoruz ki.

Etrafımızdakiler, içimizdekiler, dışımızdakiler var mı yok mu belli değil. Bize söylenen binlerce kelime arasından istediğimizi seçmekte özgürüz. Kim ne derse desin.

İnanmak her zaman çok zordur. Bazen milyonlarca şey yerine tek bir şey yeterli olur inanmamıza. Buna plân denir.

İnsanoğlu hep zoru tercih eder. Sonra da mutsuzluk yastığın altında sakladığımız bir gerçekliğe dönüşür.

Bir orospu gibi tükürebilmek isterdim insanların yüzüne. İyileştirmek için.

Nedir en doğru olan? Birine söylediğiniz sözler mi yoksa yaptıklarınız mı? Yönetmen koltuğunda oturuyorum.

Ne zaman öleceğimi bilmek isterdim. Her şeyi açıklamak için…

Biri size “seni seviyorum” derse inanmayın. Doğru söylüyordur mutlaka.

İçime yerleşen şu kuru öksürük gibi hayat. Kesik kesik çıkıyor içimden.

Öyle bir yerde duruyoruz ki bizden başka her şey büyük. Çok büyük…

City life