Nice şeyler söylemişsin. Biz anlamamışız.


Karşısında hiçbir şey yapılmayan sevincin sahte bir görüntüsü vardır: Ama onu benimseyen kişi sonuçta onunla yetinmek zorundadır. Mutluluğa sığınan bizler, bir şekilde öğlene ve çılgın, aşırı bol bir güneşe gereksinimi olan bizler, maskeler içindeki bir geçit törenine, anlamı kaybettiren bir gösteriye benzer yaşamın geçip gittiğini görmek için yolun kenarına oturan bizler, korktuğumuz bir şeyin bilincine vardığımız doğru değil midir? İçimizde kolayca kırılan bir şey var. Çocuksu ve yıkıcı ellerden korkacak mıydık? Yaşamın parlaklığının, sahteliğinin, yüzeyselliğinin, parıltılı yalanının içine bu nedenle mi sığınıyoruz? Neşeli görünüyorsak, hüzünlü olduğumuz için midir? Ciddiyiz, uçurumun farkındayız -ciddi olan her şeye karşı korunmamızın nedeni bu mudur? Kendilerinde bir derinlik eksikliği keşfettiğimiz melankolik zevke sahip kişilerle içimizden alay ediyoruz -ne yazık ki onlarla alay etmekle birlikte onları kıskanıyoruz- çünkü onların hoş hüzünlerini kendimize uygun görecek kadar mutlu değiliz. Bizim hüznün gölgesine kadar kaçmamız gerekiyor: Cehennemimiz ve karanlıklarımız bize her zaman çok yakındır. Korktuğumuz bir şeyi biliyoruz ve onunla baş başa kalmak istemiyoruz; ağırlığı karşısında titrediğimiz, adı fısıldadığında rengimizi attıran bir inancımız var -buna inanmayanları mutlu sanıyoruz. Hüzünlü gösterilerden kaçıyoruz, acı çeken kişinin yakınmalarına kulaklarımızı tıkıyoruz; dayanıklı olmayı bilmezsek merhametten paramparça oluruz. Bize, yiğitçe uygulayacağımız alaycı bir tasasızlık kalıyor! Buzullar üzerinden geçen soluk, serinlet bizi! Artık hiçbir şeye canla başla sarılmayacağız, en üst tanrısallık ve kurtarıcı için maske seçiyoruz.



İnsan, tüm yaşamın durmadan döndürülen bir kum saatidir. Bu saatin içeriği sonsuz kez, zamanın uzun bir dakika aralığı dolana dek akar durur. O zaman, acılarının ve sevinçlerinin her birini, arkadaşlarını ve düşmanlarını, umutlarını ve hatalarını en küçük bir ot parçasını ve en küçük güneş ışığını ve her şeyin tamamını bulacaksın. Senin küçük bir parçası olduğun bu halka ömür boyu parlayacaktır. İnsanlık tarihinin birbirlerini izleyen dönemlerinin her birisinde, yalnız olan bir insan için, daha sonra herkes ortak bir güçlü düşüncesinin ortaya çıkacağı bir saat vardır: Her şeyin ‘Sonsuz Dönüş’ü düşüncesi: Her seferinde insanlık için öğle vakti olacak.


Doğru olmak -az kimsenin elinden gelir bu! Elinden gelen, olmak istemez! Ama bu, iyilerin, başkalarına göre, daha az elinden gelir!

Ah bu iyiler! -İnsanlar doğruyu söylemezler hiçbir zaman; bu türlü iyi olmak, ruhun bir hastalığıdır.

Ey kardeşlerim, ben ki size: Düşeni itmek gerek! diyorum, zalim miyim ben?

Bütün bunlar, bütün bu gün, bütün bunlar düşüyor, bütün bunlar kokuşuyor: Kim tutmak ister bunu! Ama ben -ben itmek istiyorum üstelik!

Kayaları uçurumlara yuvarlamaktaki zevki bilir misiniz?

-Bugünün insanları: Bakın nasıl da yuvarlanıyorlar uçurumlarıma!

Daha iyi çalgıçlar için bir "prelüd"üm ben, ey kardeşlerim! Bir örnek alıp bana uyun!

Birisine uçmayı öğretemediniz mi, daha çabuk düşmeyi öğretin ona!

Hâlâ günaha inanıyor olmak korkunçtur, aksine, binlerce kez yinelemek zorunda kalsak da yaptığımız her şey masumdur.

Hiç yorum yok: