Lİfe is...

Dün gece balkondan şehri seyrederken düşündüm hepinizi. Saat sabahın 3'üydü. Bir ambulans geçti bağırarak. Gece sesler neden daha çok duyuluyor? Sokak lambaları dışında tek tük ışıklar vardı şehirde. Düşündüm sonra. Şu evdekiler TV seyrediyordur, şunlar sevişiyordur, bak şu ders çalışıyor, şu herhalde bilgisayarın başında vs vs. Sonuçta hayat bize çok geniş gibi gelse de aslında o yüksek apartmanlarımızda, kutu gibi evlerimizde hep aynı şeyleri yapıyoruz, hepimiz aynıyız. Karanlık bize neden uyu emrini gönderiyor her gece? Ve hepimiz o küçük dünyalarımızda yalnızız. Birbirimize ne kadar yakın olsak da ya da ne kadar uzak, yalnızlığımız aynı. Korkularımız aynı. Ne birleşebiliyoruz, ne ayrılabiliyoruz. Hayatın içinde var olan bir emir komuta zincirinde görevlerimizi yerine getiriyoruz hep birlikte. Neyi yaşadığımızın, neleri paylaştığımızın, kim olduğumuzun, kim olacağımızın, gerçeğin, yalanın, sevginin bir süre sonra farkında bile olmuyoruz. Bir süreklilik curcunası içinde devam ediyoruz yolumuza. Bu curcuna içinde kafamızı kaldırıp bakmıyoruz yukarıya. Orada bizi bekleyen korku çemberinin farkındayız çünkü.

Hiç yorum yok: