Life is...

İnsanlar çeşitli yollarla hayata tutunmaya çalışıyorlar. İşiyle, ailesiyle, sevdiğiyle, arkadaşlarıyla, bir filmle, bir kitapla vs vs… Bu bağlantılardan biri koptuğunda ya da bu bağlantılar azalmaya başladığında boşluk hissi oluşmaya başlıyor. İnsan kendini hayata uzaklaşmış hissediyor. Bu bağlantıların hayatın kendisi için elzem olduğunu düşünüyor. Kendimizi hep ikinci plâna itiyoruz. Bu bağlantılar, hayat dediğimiz şeye tutunmamızı sağladığını düşündüğümüz kollar aslında bir illüzyon. Hep acı içindeyiz. Derin düşünün. Yaptığımız şeylere, yaşadığınız ilişkilere bir bakın. Neler yaptığınıza. Ne için uğraştığınıza. Sürekli kamufle ediyorsunuz acılarınızı. Geceleri yatağa yattığınızda aklınızdan geçenleri bir düşünün. Yalnız kaldığınızda. Acınızı bastıracak ne bulursanız kullanıyorsunuz. Herkes birbirini kullanıyor. Ve kimse bu durumdan şikâyetçi değil. Herkesin bildiği bir sırrı paylaşıyor insanlar. İnsanoğlu hayata bir tünelden geçerek başlıyor. Rahimden. Ve hayatın kendisi de aslında o tünelin devamı. Acı çeke çeke ilerleyerek o ışığa ulaşmaya çalışıyoruz. Ve o ışığın ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz….

Hiç yorum yok: