Life is...

En uzak yerlere bile gittiğimizde aslında hiçbir yere gidemediğimizin farkındaysak yaşam biraz daha çekilir oluyor. Yapış yapış olan hayatımızda nereye gidersek gidelim peşimizden geliyor bıraktıklarımız.

Her yeni şey bir başka şeyin eskisi.

Olduğumuz yer, olmak istediğimiz yer, olacağımız yer. Bunları belirleyen biz miyiz? Siz misiniz? Onlar mı yoksa?

Sakin düşünmeye ihtiyacımız var. Düşünecek bir şeyimiz varsa.

Kalabalıklar arasında ne kadar güvendeyiz. Yaptığımız her şey bir başkası için. Söylediklerimiz. Yaşadıklarımız. Mutluluğumuz başkalarının elinde. Herkesin eline bakıyoruz sürekli. Eğer onda sanıyorsak uzatıyoruz ellerimizi.

İçimizdeki zaman. Gerçek zamandır. Onu kiminle eşit olarak ayarladıysak gerçek kişi de odur.

Sürekli arıyoruz. Sürekli istiyoruz. Ne aradığımızı, ne istediğimizi bilmeden. Her bulduğumuza sarılmamız bu yüzden mi?

Hayatınızı şekillendiren şeylere bir bakın. Bir aynaya bakar gibi. Bir aynadan ne kadar uzaklaşabilirsiniz?

Renkler, yüzler, sesler, insanlar, biz, siz, hepimiz, ne yaptığımızın farkında değiliz. Korktukça panikliyoruz.

Ne yaparsak yapalım, nereye gidersek gidelim, en sonunda başladığımız yere dönüyoruz. Hiç değişmeden.

Boş koltuklara…

Hiç yorum yok: